Ali ÜNLÜ
Köşe Yazarı
Ali ÜNLÜ
 

GÜVENCESİZLİĞİN GÖLGESİNDE: PREKARYA VE PSİKOLOJİK YIKIM

Modern dünyanın yeni toplumsal sınıflarından biri olan prekarya, son yıllarda sosyal bilimcilerin en çok tartıştığı kavramlardan biri haline geldi. Prekarya, güvencesiz, geçici ve istikrarsız işlerde çalışan, sosyal haklardan yoksun bırakılan bireyleri tanımlar. Kimi zaman üniversite mezunu gençler, kimi zaman günübirlik işlerde çalışan emekçiler, kimi zaman da freelance işlere mahkûm edilmiş beyaz yakalılar bu sınıfın içinde yer alıyor. Ancak tartışılması gereken asıl mesele, prekaryanın birey üzerindeki psikolojik etkileridir. Çünkü ekonomik güvencesizlik, yalnızca cebimizi değil, ruhumuzu da kemirir. Her bireyin hayatta en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri gelecek güvenliğidir. İnsan, yarınını öngörebildiği ölçüde huzurludur. Ancak prekarya sınıfına sıkışmış bir bireyin yarınından emin olması imkânsızdır. Bugün çalıştığı işin yarın devam edip etmeyeceğini bilmez. Bir sonraki ay kirasını ödeyip ödeyemeyeceği, çocuğunun okul masrafını karşılayıp karşılayamayacağı hep belirsizlik içindedir. İşte bu belirsizlik, bireyin iç dünyasında sürekli bir kaygı üretir. Psikolojide “gelecek kaygısı” olarak tanımlanan bu durum, uzun vadede depresyonun en önemli tetikleyicilerinden biridir. Prekarya bireyinin yaşadığı bir diğer ağır yük, değersizlik hissidir. Emek verir, çalışır, çabalar ama karşılığında aldığı ücret ya çok düşüktür ya da emeğinin hakkını vermez. Kimi zaman sigortasız çalıştırılır, kimi zaman fazla mesaileri ödenmez. Bu durum bireyde “benim emeğim kıymetsiz” algısını oluşturur. Değersizlik duygusu ise insanın benlik algısını yıpratır, özsaygısını zedeler. Özsaygısı zedelenmiş bir birey, toplumda da kendine yer bulmakta zorlanır. Güvencesizliğin yarattığı bir başka psikolojik sonuç, yalnızlaşmadır. Çünkü prekarya bireyi, sürekli iş değiştirmek zorunda kaldığı için uzun süreli sosyal ilişkiler kurmakta zorlanır. Bir işyerinde dostluklar geliştirmeye başlasa bile, kısa süre sonra işten ayrıldığı için bu bağlar yarım kalır. Toplumla olan bağların zayıflaması ise bireyi yalnızlığa sürükler. Yalnızlık, psikolojide en ağır yıpratıcı unsurlardan biri olarak kabul edilir. Yalnız kalan birey, sorunlarıyla baş başa kalır ve bu sorunların yükünü daha da ağır hisseder. Prekaryanın psikolojik etkilerini en yoğun hisseden gruplardan biri de gençlerdir. Üniversiteyi bitirip büyük hayallerle iş hayatına atılan gençler, kısa sürede güvencesiz işlerin çarkına kapılır. Mezun olduğu alanda iş bulamayan, sürekli geçici ve düşük ücretli işlerde çalışan bir genç, kendini başarısız ve değersiz hisseder. Bu durum, geleceğe dair umudunu törpüler. Umudunu yitiren bir genç için hayata tutunmak giderek zorlaşır. Bu nedenle sosyal bilimciler, prekaryanın özellikle gençler arasında intihar riskini artırdığına dikkat çekiyor. Unutmamak gerekir ki insan, sadece ekonomik varlık değildir; aynı zamanda duygusal, sosyal ve psikolojik bir bütündür. Sadece karnını doyurmak değil, geleceğini güvence altına almak, toplumda değer görmek ve aidiyet hissetmek ister. Prekarya, bireyin bu temel ihtiyaçlarını elinden aldığı için onun ruhunu da yıpratır. Bu noktada çözüm arayışlarını da konuşmak gerekir. Sosyal devletin güçlü mekanizmalar kurması, güvenceli istihdamı yaygınlaştırması, sendikal hakları güçlendirmesi ve bireyin emeğine değer vermesi, bu psikolojik yıkımı azaltabilir. Ayrıca bireylerin yalnızlaşmasının önüne geçecek dayanışma ağları, sivil toplum girişimleri de önemli bir rol üstlenebilir. Prekarya sadece ekonomik bir sınıf tanımı değil; aynı zamanda bir psikolojik yıkımın adıdır. Güvencesizliğin gölgesinde yaşayan birey, kaygı, yalnızlık, değersizlik ve umutsuzluk girdabında boğulabilir. Toplumun ve devletin bu sınıfı görmezden gelmesi, ileride daha derin sosyal sorunlara yol açacaktır. Çünkü ruhu yaralı bireylerin oluşturduğu bir toplum, geleceğini sağlıklı bir şekilde inşa edemez. Bu durumun giderilmesi için en önemli adım, herkes tarafından kabul edilebilir ve uygulanabilir bir iş kanunu gereklidir. Ayrıca, psikolojik destek mekanizmalarının da devreye girmesi önem arz etmektedir. Sağlıcakla kalın…
Ekleme Tarihi: 31 Ağustos 2025 -Pazar

GÜVENCESİZLİĞİN GÖLGESİNDE: PREKARYA VE PSİKOLOJİK YIKIM

Modern dünyanın yeni toplumsal sınıflarından biri olan prekarya, son yıllarda sosyal bilimcilerin en çok tartıştığı kavramlardan biri haline geldi. Prekarya, güvencesiz, geçici ve istikrarsız işlerde çalışan, sosyal haklardan yoksun bırakılan bireyleri tanımlar. Kimi zaman üniversite mezunu gençler, kimi zaman günübirlik işlerde çalışan emekçiler, kimi zaman da freelance işlere mahkûm edilmiş beyaz yakalılar bu sınıfın içinde yer alıyor. Ancak tartışılması gereken asıl mesele, prekaryanın birey üzerindeki psikolojik etkileridir. Çünkü ekonomik güvencesizlik, yalnızca cebimizi değil, ruhumuzu da kemirir.

Her bireyin hayatta en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri gelecek güvenliğidir. İnsan, yarınını öngörebildiği ölçüde huzurludur. Ancak prekarya sınıfına sıkışmış bir bireyin yarınından emin olması imkânsızdır. Bugün çalıştığı işin yarın devam edip etmeyeceğini bilmez. Bir sonraki ay kirasını ödeyip ödeyemeyeceği, çocuğunun okul masrafını karşılayıp karşılayamayacağı hep belirsizlik içindedir. İşte bu belirsizlik, bireyin iç dünyasında sürekli bir kaygı üretir. Psikolojide “gelecek kaygısı” olarak tanımlanan bu durum, uzun vadede depresyonun en önemli tetikleyicilerinden biridir.

Prekarya bireyinin yaşadığı bir diğer ağır yük, değersizlik hissidir. Emek verir, çalışır, çabalar ama karşılığında aldığı ücret ya çok düşüktür ya da emeğinin hakkını vermez. Kimi zaman sigortasız çalıştırılır, kimi zaman fazla mesaileri ödenmez. Bu durum bireyde “benim emeğim kıymetsiz” algısını oluşturur. Değersizlik duygusu ise insanın benlik algısını yıpratır, özsaygısını zedeler. Özsaygısı zedelenmiş bir birey, toplumda da kendine yer bulmakta zorlanır.

Güvencesizliğin yarattığı bir başka psikolojik sonuç, yalnızlaşmadır. Çünkü prekarya bireyi, sürekli iş değiştirmek zorunda kaldığı için uzun süreli sosyal ilişkiler kurmakta zorlanır. Bir işyerinde dostluklar geliştirmeye başlasa bile, kısa süre sonra işten ayrıldığı için bu bağlar yarım kalır. Toplumla olan bağların zayıflaması ise bireyi yalnızlığa sürükler. Yalnızlık, psikolojide en ağır yıpratıcı unsurlardan biri olarak kabul edilir. Yalnız kalan birey, sorunlarıyla baş başa kalır ve bu sorunların yükünü daha da ağır hisseder.

Prekaryanın psikolojik etkilerini en yoğun hisseden gruplardan biri de gençlerdir. Üniversiteyi bitirip büyük hayallerle iş hayatına atılan gençler, kısa sürede güvencesiz işlerin çarkına kapılır. Mezun olduğu alanda iş bulamayan, sürekli geçici ve düşük ücretli işlerde çalışan bir genç, kendini başarısız ve değersiz hisseder. Bu durum, geleceğe dair umudunu törpüler. Umudunu yitiren bir genç için hayata tutunmak giderek zorlaşır. Bu nedenle sosyal bilimciler, prekaryanın özellikle gençler arasında intihar riskini artırdığına dikkat çekiyor.

Unutmamak gerekir ki insan, sadece ekonomik varlık değildir; aynı zamanda duygusal, sosyal ve psikolojik bir bütündür. Sadece karnını doyurmak değil, geleceğini güvence altına almak, toplumda değer görmek ve aidiyet hissetmek ister. Prekarya, bireyin bu temel ihtiyaçlarını elinden aldığı için onun ruhunu da yıpratır.

Bu noktada çözüm arayışlarını da konuşmak gerekir. Sosyal devletin güçlü mekanizmalar kurması, güvenceli istihdamı yaygınlaştırması, sendikal hakları güçlendirmesi ve bireyin emeğine değer vermesi, bu psikolojik yıkımı azaltabilir. Ayrıca bireylerin yalnızlaşmasının önüne geçecek dayanışma ağları, sivil toplum girişimleri de önemli bir rol üstlenebilir.

Prekarya sadece ekonomik bir sınıf tanımı değil; aynı zamanda bir psikolojik yıkımın adıdır. Güvencesizliğin gölgesinde yaşayan birey, kaygı, yalnızlık, değersizlik ve umutsuzluk girdabında boğulabilir. Toplumun ve devletin bu sınıfı görmezden gelmesi, ileride daha derin sosyal sorunlara yol açacaktır. Çünkü ruhu yaralı bireylerin oluşturduğu bir toplum, geleceğini sağlıklı bir şekilde inşa edemez. Bu durumun giderilmesi için en önemli adım, herkes tarafından kabul edilebilir ve uygulanabilir bir iş kanunu gereklidir. Ayrıca, psikolojik destek mekanizmalarının da devreye girmesi önem arz etmektedir. Sağlıcakla kalın…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve postegram.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.